26 Ocak 2014 Pazar

YAŞAMAYA DAİR





Bu öyle bir oyun ki ne mekan ne de zaman fark ettirecek cinsten. Evet bana sürekli söyleniyordu. Ölmeden önce yapılması gerekenlerden diye. İçimden yok o kadar da değil der gibiydim. İzledikten sonra bu oyunun,özellikle Genco Erkal'ın o muhteşem oyunculuğunu da göz önüne alarak oyunun ölmeden önce izlenilmesi gerekli olduğunu düşünüyor, hem de Erkal'ın oyunculuğun bana kendi yaşama sevincimi tekrardan hatırlattığını,ateşli bir şekilde tetiklediğini belirtmek istiyorum. 


AVM içindeki tiyatro konseptinden şahsen hiç hoşlanmıyorum. Maalesef hemen hemen bütün tiyatro grupların salon sıkıntısı çektiğini göz önünde bulundurursak hiç olmamasından iyidir zihniyeti ile gene de eyvallah modum sonuna kadar açık . 

Oyunu bu sene içinde Trump Alışveriş merkezi içinde hiç de fena sayılmayacak bir salonda izledik. 























Asıl üzüldüğüm nokta bu oyunu daha önce Genco Erkal tarafından açıkhava tiyatro sahnesine dönüştürülen 
Eminönündeki aile yadigarı tarihi Ali Paşa Hanında sahnelendiğinde seyredememiş olmam. 

Olsun zararın neresinden dönülürse kardır mantığıyla  size de nerede olursa olsun bilet alarak oyunu görmenizi tavsiye etmek isterim.

Yaşamaya Dair,Nazım Hikmet'in diğer deyişle Mavi Gözlü Dev'in 50.ölüm yıl dönümü vesilesiyle bir terzilik işi titizliğinde kurgulanmış müthiş bir uyarlama. 

Şairin Bursa Cezaevindeki yaşamını,eşine olan tutku ve özlemini,sürgün yıllarını,evlat ve memleket sevgisiyle vatan hasretini direkt seyirciye hissettiren bir oyun. 

Piyano ve viyolonsel eşliğinde Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca,Timur Selçuk gibi bestecilerin Nazım şarkıları diyaloglar arasında seslendiriliyor.  

Cem Karaca'nin "Beni Bekleme Kaptan" şarkısı çaldığında ise ne yalan söyleyeyim göz yaşlarımı tutamadım. Benim için çok özel bir şarkıdır. Bu oyunda da anlamı büyük olduğundan bayağı bir içimizi titretti.

Ben oyunun tek kişilik olduğunu sanıyordum. Ve sevgili Tülay Günal ile de böylece tanışmış olduk. Evet oyun 2 kişilik. 





Tülay Günal'a bayıldık dersem abartmış olmam. Oyunu tabii ki de Genco Erkal'ın sözle bile ifade edilemeyecek kadar güzel  karakter adaptasyonu götürüyor ama sanki Tülay Günal'ın performansı başka bir deyişle bülbül gibi sesi ile şarkı söylemesi olmasaymış bir şeyler yarım sanki eksik kalırmış . 

O gece müthiş vakit geçirdik. Hayatı sevmenin önemini bir kez daha gördük. Ne hayatlar yaşanıyor ya da yaşanmak zorunda kalınıyor da biz hayatın neresindeymişiz dedik. 

Bugün benim doğum günüm. Bu nedenle,bu yazıyı bize yaşamı sevmenin ne kadar önemli olduğunu hissettirdiği için ve Mavi Gözlü Dev'in bu müthiş mısralarını paylaşmak için yazmak istedim.

Şiiri hiç bilmeseniz de sanki Nazım'ın kaleminden döküldüğünü hissettirecek kadar da ona özgü bir üsluba sahip

Şubat ayı içerisinde oyunu izlemek isterseniz Dostlar Tiyatrosu'nun linkine ve oyun tarihlerine buradan ulaşabilirsiniz.Lütfen tık tık:) http://www.dostlartiyatrosu.com/

Herkesin yaşama sevinci her koşulda daim olsun inşallah:)

YAŞAMAYA DAİR
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela,yani, yaşamanın dışında 
ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,yani,bütün işin gücün yaşamak olacak. 

Yaşamayı ciddiye alacaksın,yani derecede,öylesine ki, mesela kolların arkadan, sırtın duvarda,yahut 
kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin,hem de yüzünü bile 
görmediğin insanlar için,hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,hem de en güzel  en gerçek şeyin 
yaşamak olduğunu bildiğin halde.Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile,mesela 
zeytin dikeceksin,hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın 
için,yaşamak yanı ağır bastığından.
                                                                                    
Diyelim ki,ağır ameliyatlık hastayız,yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederinibiz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orada ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın,daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla.Yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
                                                                  
Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız,hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde, hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi 
yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden.Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
  


3 yorum:

Trendydolap dedi ki...

Yasama sevinci yuksek oyunlari seviorum ben de aciman. Genco erk icin bile gidilir sadece bu oyuna

Aciman'ın Sanat Güncesi dedi ki...

Muthis canim muhakkak git cok seversin sen

Culturella dedi ki...

Genco Erkal'ı ilk kez izledim canlı olarak ve çok etkilendim. Herkesin gitmesini tavsiye ederim ben de..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...