14 Kasım 2012 Çarşamba

BOŞ EV




Uzakdoğu sinemasını gerçekten seviyorum. Aslında beni her seferinde şaşırtmayı başaran filmleri seviyorum desem daha doğru olur. Hani kalıpların dışında bu şekilde de olmaz ki diye düşünmemi sağlayan...

Size bahsetmek istediğim ve izlemenizi tavsiye edeceğim filmin adı "Boş Ev", "3-Iron".



Uzakdoğu Sinemasının dünyaya sunduğu en iyi yönetmenlerden olan Kim Ki Duk'un en sevdiğim filmlerinden biri.

Hiç bir sinema eğitimi olmayan ve 1996 yılında küçük bütçeli bir film ile yönetmenliğe başlayan Duk, 2004 yılında çektiği bu film ile Venedik Film Festivali'n'de en iyi yönetmen ödülü almıştır.

Paris'de seyrettiği filmlerden etkilenerek yönetmen olmaya karar vermiş biri o. Kimin nereden, ne zaman, nasıl etkileneceğini bilemeyiz dedirtiyor gerçekten çünkü son 10 yılın en önemli yönetmenlerinden biri oldu. Demek ki bir film insanın hayatını değiştirebiliyormuş. Şaka değil.

2011 yılında gene "Arirang" isimli filmi ile ve bu sene "Acı" isimli filmi ile uluslar arası festivallerde gene ödülleri mıknatıs gibi kendine çekti. Bu kadar başarılı birini alkışlamaktan başka bir şey gelmiyor içimden. Bu başarı kesinlikle tesadüf değil.

Bu filmin bana göre etkileyici iki unsuru var. Biri konuşmanın ne kadar gereksiz olduğunu, bu şekilde de seyirciyi ekrana bağlayıp, bir duruş ve bir bakışla da tüm senaryoyu 88 dakikada en içtenliği ile akıcı bir şekilde sunabiliyor olması. Sessizlikle de çok romantik bir yapım yapılabilinir diyebilirim.

Diğer etkileyici unsur ise bu çığlık çığlığa akan sessizlikle filmde tüyleri diken diken eden Natacha Atlas'in seslendirdiği "Gafsa" isimli şarkı. Yönetmen adeta şarkıyı bir karakter gibi üç önemli sahnede kullanmış.

Hemen küçük bir ek bilgi paylaşayım Natacha Atlas'dan konu açılmışken. Ülkemizde çok sevilen ve takip edilen bu rüya sesli kadın 30 Kasım'da Ghetto'da konser verecek. Detaylar için lütfen tık tık.

Yazımın başında da bahsettiğim gibi sinemada kalıpların dışında, tezat ve kontrast her şey beni daha çok etkiliyor.

Bir Kore filminde bir Arapça şarkı. Hüzünlü, huzurlu, gönlünüze direkt işleyebilen güçlü ve temiz bir melodi. Filmin son sahnesinde de şarkının ayrıca devleştiğini söyleyebilirim.

Sanırım sinemada da sanatın her dalında olduğu gibi yönetmenin sadeliği doğru ve güçlü kullanılabilmesi  karşı tarafa direkt geçebiliyor. Bunun canlanması için bir ekstra bir çabaya ihtiyaç kalmıyor. Diyalog son derece az, sessizlik baş rolde ama buna rağmen filmi hiç sıkılmadan izleyebiliyorsunuz. Hele o son iki sahne. Gerçekten etkileyici.

Sessizlik derken "Pulp Fiction" filminin meşhur bir repliği geldi aklıma birden. "Özel biriyle birlikte olduğunu çeneni kapatıp karşılıklı susabildiği zaman anlıyor insan". Boş Ev de bu repliği tamamlayabilen filmlerin arasına girdi benim için.

Filmin konusu ve karakterlerine gelirsek;kendine ait hayatı olmayan ve yabancıların evine girerek ihtiyaçlarını giderip hayatını sürdüren, ev sahiplerine ait kırık dökük eşyaları tamir eden zararsız bir adam, psikopat bir eş ve psikopat eşin psikolojik ve fiziksel tacize uğrayan karısı baş kahramanlarımız.

Evde kocası tarafından işkence gören bu kadınla karşılaşan adam ilk başta birbirlerinden çok farklı görünseler de giderek yakınlaşır ve aralarında sıra dışı bir ilişki başlar.

Bu son derece ilginç, sürreal ve sıra dışı filmi kesinlikle tavsiye ediyorum. Yukarıda belirttiğim sessizlik ve az diyalog unsuruna rağmen filmin hem IMDB puanı oldukça yüksek, hem de izleyenlerin ve kritiklerin yorumları % 90 olumlu.

İşte o şarkı eşliğinde filmin trailer'i. Umarım siz de benim kadar filmi beğenirsiniz.





Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...