8 Ocak 2013 Salı

HODEJEGERNE /HEADHUNTERS


2011 yılı Norveç yapımı bayılarak izlediğim ve izledikten sonra biraz araştırdıkça da inanılmaz fanları, takipçileri olduğunu öğrendiğim bu filmi tanıtmak istiyorum size.


IMDB puanı 7.5 gibi oldukça yüksek bir puana sahip film ama benim için kendi kriter süzgecimden geçtikten sonra "Vay be çok iyi filmmiş" demem daha öncelikli.

Bazen IMDB puanlaması şaşırtıcı ve yanıltıcı olabiliyor ama inanın bu film için puanının hatta ve hatta 7.5 üstüne bile çıkabileceği görüşündeyim.

Bu örnekte olmasa bile bazen ön yargılı davranmamak lazım filmlere. Bu film için de yanılmamış olduğuma memnun oldum.

Avrupa sinemasını seven biri olarak "Ejderha Dövmeli Kız" ve onun devam serisi ile başlayan sonra da "The Killing" ile devam eden İskandinav sineması ve kurgusu da bayağı ilgimi çekmeye başladı.
The Killing'in mini seri şeklinde Amerikan versiyonu da çekildi ve bayağı rağbet gördüğünü söyleyebilirim.

Amerikan macera filmlerinde görmeye alıştığımız entrika, gizem ve ters köşeye yatırmalarının doğal, özgün, zeki ve kendini tekrarlamayan olanlarını seyrettiğinizde daha da sıcak geliyor bana bu tarz filmler.

Ayrıca ben Avrupa ve Bağımsız filmlerde bulunan oyuncu kadrosunun çok tanıdık olmaması nedeniyle kendimi karakterlere ve konuya daha çok kaptırırım.

Tam da böyle düşünürken eski bir dost sima ile karşılaşmak çok hoş oldu. Ama inanın inanılmaz bir konu, kurgu ve heyecan sizi beklediği için bu sürpriz sadece üzerine bal şeker oldu diyebilirim.

Sizde eğer benim gibi "Game of Thrones" hayranı iseniz ve daha yeni bölümleri Türkiye'de gösterilmeden önce bile son sezonunun bütün bölümlerini arka arkaya seyredip bitirebilenlerdenseniz,bu filmi seyrederken karşınıza acımasız "Jamie Lannister" rolünde ki  Danimarka kökenli "Nikolaj Coster Waldau"çıktığında en az benim kadar keyif alacağınızı düşünüyorum.

Bir insan kötü karakterlere bu kadar mı yakışır? İnanılmaz çekici bir aktör bence.

Bir değil iki değil hep kötü karakterlere bürünmesine rağmen bana hiç antipatik gelmiyor. Çok ama çok inandırıcı buluyorum kendisini. Keskin yüz hatları nedeni ile olabilir.




"Headhunters" yani Türkçe tercümesi ile "Kafa Avcıları" filmi için Hollywood yapımında görmeye alıştığımız ama daha önce görmediğimiz zeki bir İskandinav başyapıtı diyebiliriz. İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilmişti film ama ben o dönem izleyememiştim maalesef.

Filmin adı neden bu diye diyeceksiniz çünkü başrol oyuncumuz Norveç'in en ünlü firmalarına çok üst düzey yönetici bulan bir Kafa Avcısı. Lüks yaşamını sürdürebilmek içinde ayrıca bu pozisyonunu kullanarak sanat hırsızlığı yapıyor.

Çekirge bir, iki, üç sıçrar misali film ilerledikçe sonra kim av kim avcı oluyor, kim kafa avcısı pozisyonundan kim kurban ve cellat pozisyonuna geçiyor izleyip göreceksiniz. Kafanız bir güzel karışacak. Tahminleriniz de önden çıkabilecek şekilde değil o yüzden seyri çok keyifli.

Biraz sert ve acımasız sahneleri de olsa senaryo gereği olması gerekli olduğunu düşünüyorum yoksa az evvel bahsettiğim zeki ve baş yapıt cümlesini taşıyamazdı film.

Biraz araştırdım ismini öğrenemedim ama bir Amerikan film şirketi şimdiden bu filmin yapım hakları için başvuruda bulunmuş bile. Konu oldukça özgün ve yanlış hatırlamıyorsam en az dört belki beş sahnede"aahhh" diye kendi kendime şaşırıp şaşkınlığımı gizleyemediğim anlarım oldu.

Beni böyle şaşırtan, merakımı daha da arttıran filmleri izlemek o kadar güzel ki. Bu nedenle, sizlerle de paylaşmak istedim.

Film, ünlü Norveçli yazar Jo Nesbo'nun çok satan kitabından uyarlanmış. arzu ederseniz kitabını da okuyabilirsiniz çünkü bu kadar iyi kurgulanmış olan bir filmin kitabı çok daha keyif verecektir diye düşünüyorum.


Tek hoşuma gitmeyen başrol oyuncumuzun antipatik saç modeli oldu. Bu resimde çok belli olmuyor. Filmi seyrettiğinizde bana hak vereceğinizi düşünüyorum.

Zaten film ilerledikçe saçlarını kazıttığı için de gözüme bir daha karakter gibi gelmeye başladı kendisi. Onun dışında rolü hakkıyla oynamış diyebilirim.







Fragman aşağıda, öneri sebeplerimi kendi bakış açımdan paylaşmaya çalıştım. Eğer görmediyseniz ve izleyip severseniz ne mutlu bana. Kesinlikle Aciman tavsiyesidir.

Gene yakında böyle farklı, bilinmeyen ama kesin iz bırakıp kendini hatırlatacak filmleri paylaşmaya devam edeceğim.


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...