31 Ekim 2014 Cuma

LESZEK MOZDZER İLE İÇTEN BİR SOHBET


Geçen hafta Aciman'ın Sanat Güncesi olarak 24.Akbank Jazz Festivali açılışına gittik.

Festivalin iki tane ana açılış sanatçıları var idi. Lezsek Mozdzer vr China Moses.

China Moses; o da müthiş bir sesdir bu arada.




Akbank Sanat'a vardığımda güzel bir şeyler dinleyeceğimi biliyordum da Lezsek'in bu kadar başarılı ve seyirciyi kendine beş dakika içinde bağlayacak bir aurası olduğunu beklemiyordum açıkçası.

Hani klasik müzik sanatçıları daha bir mesafeli olur ya seyircisi ile. İşte yeni jenerasyona klasik müziği sevdirmeyi sağlayacak sır bence sanatçının o müthiş yeteneğini samimiyet ile seyirciye aktarıp bağ kurabilmesi.

Lezsek bunu tam anlamıyla başardı. Gerçekten çok esprili. Konserde ve konser sonrası bayağı güldürdü bizi.



Sonuç olarak o gece çok net, gerçekten sanatçı ruhlu bir insanla tanışıp klasik müzik,hayat ve evrensel konulardan konuştuk.


İstanbul'a bir daha ki gelişinde muhakkak tavsiye ediyorum kendisini izlemenizi. 1.5 saat ne kadar çabuk geçti,nasıl bitti anlamadık bile. Sahneden indikten sonra tekrar bis yapmasına rağmen salonda alkışlar dinmedi.





Biz ekip olarak Lezsek'i tanıdığımız ve çok kısıtlı bir süre içinde bize zaman ayırıp kalbinden geçenleri,sorularımızı içtenlikle cevaplayarak bizi esprileri ile güldürdüğü için ve son olarak sanatına, hayranlarına duyduğu saygıyı bizle paylaştığı için çok teşekkür ediyoruz.






Size şimdi onun biraz kim olduğundan,başarılarından ve röportajımızda bize yanıtladığı cevaplardan bahsetmek istiyorum.

Beş yaşından beri klasik müzik eğitimi alan Polonya'nın en ünlü uluslararası sanatçısı olan
Lezsek,özellikle dünyada kendini Chopin gibi sanatçıların klasik eserlerini özgün jazz yorumları ile çalarak tanıtmıştır.

Festivalden festivale koşan sanatçı,İstanbul konseri öncesi Sırbistan'da konserini verdiğini, Akbank Jazz Festivali açışından sonra da Kopenhag Jazz festivalinde konser vereceğini söyledi bize.

Dünyanın jazz janrına ait en prestijli ödüllerinden biri olan Diamond Award'u kazanan en genç sanatçılardan birisidir. Klasik müzik piyanist ve besteci kimliğine ek Hollywood filmleri içinde beste yapmışlığı var.

Özellikle Roman Polanski'nin en kült filmlerinden biri olan "Rosemary'nin Bebeği" ve "Sudaki Bıçak" onu en etkileyen filmlerden olduğunu belirtti.Konserde bu nedenle, Rosemary'nin Bebeği isimli şarkıyı da çaldığını belirtti.



Aşağıda sizinle paylaşacağım ilk video"Rosemary's Baby". Özellikle duayen Marcus Miller ile beraber performans ettikleri canlı konser kaydını paylaşmak istiyorum.

Videodaki kalabalığa dikkatinizi çekmek isterim. Bu kadar kalabalık klasik müzik konseri mi olur diye düşünebilirsiniz. Evet oluyor. Darısı bizim ülkemizin de başına diyorum.



Sohbetimiz ilerledikçe klasik müzik anlayışının eskilerde ki gibi olmaması için 20.yüzyılın tüm teknik altyapısının kullanılması gerektiğini bunun içinde klasik müziğe jazz esintileri de katarak farklı melodik ve etkin bir soundla daha çok kişiye ulaşmayı hedeflediğini ifade etti.

Son olarak da Allah'ın ona verdiği bu güzel enerji ve yetenekle kendisinin insanlar için bir araç hatta köprü olduğunu, müziğiyle iletişim kurduğunu ve kendisine de en çok çok ilham veren şeyin bu köprü olgusu olduğunu belirtti.

Aklımda konserle ilgili net kalan olgulardan biri de hemen hemen  tüm eserlerinden buram buram melankoli ve romantizm kokuları yayılmış olması idi.

Dediğim gibi tekrar olur da konser için gelirse kaçırmayın. Klasik müzik sevmiyorsanız bile size sevdirebileceğini düşünüyorum. Kendisinin canlı performans da sunduğu resmi web sitesine göz atmak isterseniz tık tık.

Kaç klasik müzik sanatçısı sonuçta Nirvana çalar ki konserlerinde ya da albümünde yer verir?
O videoyu da aşağıda paylaşıyorum. Kendisi de sıkı bir Nirvana hayranı bu arada:)



 Madonna'nin "Music" isimli şarkısında ki sözlerini hatırlattı bu Nirvana hayranlığı. Ne dersiniz?

"Music makes the people come together"
"Music makes the bourgeoisie and rebel ........."


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...